Barolar Birliği ve Barolar Konseyi Başkanı Hasan Sözmener’in 21 Ekim 2011 tarihinde yapmış olduğu açıklamayı, Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği olarak esefle kınıyoruz. Bu ülkede yaşayan tüm Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans Cinsel (LGBT) bireylerin yanısıra aydın, demokrat ve insan haklarına duyarlı tüm kurum ve kişiler adına bu açıklamayı üzüntü ile karşılamaktayız.
Yirmibirinci yüzyıl içerisinde, ondokuzuncu yüzyılda yazılıp hayata geçirilmiş ve çağdışı bir mantık çerçevesinde halen yürürlükte tutulan yasanın bekçiliğinin, Barolar Birliği ve Barolar Konseyi Başkanı tarafından yapılması bizleri endişelendirmektedir. Her geçen gün gelişen ve çağdaşlaşan hukuk anlayışı ve bilhassa insan hakları çerçevesinde alınan kararlar ışığında güncelliğini ve uygulanabilirliğini yitirmiş Ceza Yasası’nın savunulmasının kabul edilemez olduğuna inanmaktayız.
Barolar Birliği ve Barolar Konseyi Başkanı’nın yapmış olduğu “Ceza Yasası’nın 171. Maddesinin kaldırılarak, eşcinselliğin yasallaştırılmasının ahlaki değerler yanında insan sağlığı açısından riskli olduğu ve toplumun dağılacağı tehlikesini barındırdığı” yönündeki açıklamasına bu ülkede yaşayan tüm Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans Cinsel bireyler yanında aydın, demokrat, insan haklarına duyarlı tüm kişi ve örgütlerin de sessiz kalamayacağı ortadadır. Hasan Sözmener daha da ileri giderek, eşcinselleri “sağlam taneleri” bozacak “çürük” bireyler olarak tanımlamakta, eşcinselliğin yasallaşması halinde “toplumun genelinin bu azınlığa benzemeye çalışacağı”nı iddia etmektedir. Eşcinselliği bir veba olarak tanımlayan Hasan Sözmener’in bu hastalıklı önyargılarının hiç birinin hiçbir bilimsel geçerliliği olmadığı, kendisinin “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olduğu aşikardır.
1973 yılında homoseksüalite Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından tanı kategorisi DSM’ten çıkartılarak; eşcinselliğin bir tercih değil yönelim olduğunu, doğal olduğu gerçeğini, kişide bir bozukluk yaratmadığını ve değiştirilemeyeceğini açık bir şekilde belirterek, tüm psikologları bu konudaki yanlış yargılara karşı mücadeleye çağırmıştır. 1974 yılında Avrupa ve Amerikan Psikolojik Enstitülerinin rahatsızlık teşhis testlerinden eşcinsellikle ilgili olgular/sorular tümüyle kaldırılmıştır. Eşcinsellik, 1990 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından hastalıklar ve rahatsızlıklar kapsamından çıkartılmıştır. ICD-10 maddesi “cinsel yönelim, tek başına, bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilemez” şeklindedir. Bireylerin psikososyal gelişimini 3-6 yaş arasında tamamladıkları ve cinsel yönelimlerinin bu süreçten sonra değiştirilemeyeceği bilinmektedir. Buna ek olarak, son zamanlardaki çalışmalar, genetik veya biyolojik komponentlerin de eşcinsel yönelimde belirleyici olabileceğini göstermektedir.
Homofobi ise (eşcinsellik korkusu) patolojik bir hastalık olup tedavisi mümkündür. Homofobik kişiler eşcinsellere karşı ayrımcılık yapmaya, aşağılamaya, psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamaya eğilimlidirler. Bu eğilim ise bu bireylerin kendi içlerindeki korkulardan kaynaklanmaktadır. Homofobik insanların çoğunun erkek olduğu, bunun nedeninin ise eşcinselliğin, erkeği egemen ve güçlü kılan toplum yapısı içerisinde kendi rollerini tehlikeye soktuğu kaygısı olduğu da bilinmektedir. Bu kişilerin yaklaşımı faşizan tutumla benzerlik taşır, çünkü karşısındaki kişinin karakteristik özellikleri, eğitimi v.s. onu ilgilendirmemekte ama onun eşcinsel olması, aşağılanması ve her türlü şiddet uygulanması için yeterli olmaktadır. Homofobiye karşı toplumun bilinçlendirilmesi ve homofobik bireylerin tedavi edilmesi gerekmektedir.
Hasan Sözmener’in yapmış olduğu açıklamanın aksine, çağdaş dünyada eşcinsel olmak değil, eşcinselliği bir hastalık gibi görmek veyahut eşcinsellerden ürkmek (Homofobi) toplum dışı bir durum olarak kabul edilmektedir.
Hasan Sözmener’in bizleri dehşete düşüren başka bir açıklaması da “toplum genelinin kabul ettiği hususların yasa dışı, çoğunluğun kabullenmediği konuların da suç olduğu” yönündeki söylemidir. Gayet açık olarak anlaşılmaktadır ki, Hasan Sözmener, sadece Avrupa’nın değil, çağdaş dünyanın tüm ülkelerinin eşcinsel haklarını temel insan hakları bağlamında değerlendirerek eşcinselliği suç olmaktan çıkardıklarını, bununla da yetinmeyerek, cinsel yönelimleri yüzünden ayrımcılığı suç saydıklarını bilmemektedir.Hasan Sözmener’in bu sözleri, ‘azınlık’ haklarını hiçe saymakta, yasaların ana görevinin toplumdaki tüm bireylerin eşit haklara sahip olarak ve uyum içinde yaşamalarını sağlamak olduğunu göz ardı etmektedir. Yıllarca hakları gasp edilmiş olan kadın ve çocuklar gibi, engelli bireyler gibi, LGBT de yok sayılmış, ayrımcılığa uğramış ve toplum dışına itilmişlerdir. Yasal ve sosyal değişim çağlar boyu toplumun aydın kesimlerinin halkı bilgilendirerek, medeni tartışma ortamlarının oluşmasını sağlayarak gerçekleştirilmiştir.
Toplumun hakları konusunda en çağdaş fikirlere sahip olması gereken, “azınlık” hakları için öncülük yapması beklenen Barolar Birliği ve Barolar Konseyi Başkanı’nın bu açıklamalarını esefle karşılıyoruz. Bu açıklamaların Hasan Sözmener’in kişisel fikri veya baroların küçük bir kesminin düşüncesi olduğuna inanmak istiyoruz. Birçok avukat arkadaşımızın çağdaş, azınlık ve insan haklarına saygılı olduklarını biliyor, onları ve duyarlı tüm kişi ve örgütleri bu doğrultuda bizlere destek olmaya davet ediyoruz.